in (good) time

zamanı gelince, münasip zamanda.
Herşeyin bir zamanı var.
mektubu zamanında postalamak Fiil
erken.
(a) vakitli, vaktinde, tam zamanında, (b) çabuk, erken.
all in good time: acele etme, sırası gelecek.

in his own good time: ne zaman canı isterse.
You will learn in good time: Zamanla/sırası gelince öğrenirsin(iz).